Birbirimize bir şey söylemeden giderdik oraya. On dakika önce ayrıldığımız bir sınıf arkadaşımızla
on dakika sonra orada karşılaştığımızda ise, on dakika sonra orada karşılaştığımızda ise, bu kez beyaz
yalanlar söyleyerek, kocaman birer erkek olduğumuzu kanıtlamaya çabalardık birbirimize:
"Kayseri'yi seyretmeye geldim." derdik... "Yılanlıdağ'ı seyredeyim estidim." derdik... "Güneşin
batışını seyretmek istedim." derdik... Gerçekte tümümüz bilirdik neden gittiğimizi o an, oraya ama...
Serde erkeklik var ya, annemizin başımızı okşayan elinin sıcaklığını, babamızın yüzümüze batan
sakalını duyumsamak ya da evdeki sesleri duymak için o an oraya geldiğimizi birbirimize
söylemezdik de, söyleyemezdik de...
Mete Akyol
Elinizdeki kitap bir dönem Talas Amerikan Koleji'nde öğrenim gören öznelerin kurum tarihi
açısından Talas Amerikan Koleji'nin zihinlerinde yeniden inşasıdır. Özne olarak yaşadıklarını,
duygularını, keyif ve kederlerini, mekânın ve kurumsal yapının neliğinin nasıl ortaya çıktığını kendi
kalemlerinden okuma fırsatı bulacaksınız.
Kitap büyük bir anlatı kurmuyor. Tersine bireyin/öznenin gözünden bir kurumun tarihini inşa ediyor.